Rüyasının nasıl başladığını hatırlayan var mı? Ya da nasıl bittiğini bilen? Bir yerinde uyanıyoruz bu düşsel gerçekliğin. Tam şunu yapacakken biri uyandırıyor, tam bir şeyler olacakken korna çalıyor; o oluyor bu oluyor, ama yaşanmıyor o final ve bu bize o kadar da koymuyor, çünkü nasıl başladığını da hatırlamıyoruz ya da rüyaya dair hatırladığımız en önceki sahne bile rüyanın çok çok ortası. Yani uzun metraj bir filmin girişi ve finali dışında kalan birkaç sahne izliyoruz. Bu birkaç sahne filmi anlamamız için yeterli olabilir mi?
Rüyalarımızı yorumlayamıyor, anlamlandıramıyor oluşumuzun altında yatan sebep de bir bakıma bu değil mi? Örneğin, rüyanda kendini durgun bir denizde balık tutarken görüyorsun, tam oltana takılan balığı su yüzüne çekiyorken sandal sallanmaya başlıyor ve devrilmeden uyanıyorsun.
Rüya gerçekten de denizin ortasında sen balık tutarken mi başlıyor? Gerçekten de sandal sallanmaya başlayıp tam devrilecekken mi bitiyor? Tabii ki hayır. Senin balık tutmak nereden aklına geldi? Sandalla açılmadan önce neredeydin, iskeleye nereden geldin? Sen o balığı tutarken mücadele ettiğin bir his var (ki rüyaların uyandıktan sonra etkisini sürdürmesinin sebebi de onu görürken kapıldığın herhangi bir his). O hissin, o an, elinde olta beklerken kazanılmış olması imkansız. Sen denize, balık tutmaya o hissin sonucunda gelmişsin.
Yani denilirse ki, rüyanın öncesine öncesine gidersek bunun sonu gelmez; o zaman hikayenin başlangıcı olarak o hissin doğduğu anı sınır kabul edeceğiz demektir. Rüyamızda gördüğümüz olayın aslında nerede başlayabileceğini az çok kestirebiliyor fakat kesinlikle bilmiyoruz. Aynı şekilde, rüyanın sonu için de durum bu. Rüyanın temelini oluşturan, düşsel olmasına rağmen o hikayeye gerçeklik kazandıran o his, nerede bitiyor? Hiçbir rüya, kendisine gerçeklik kazandıran o hissin yok olduğu anı, yani finali sana vermez. Hikaye, sen bir yerlerde bir şeyler yapıyorken başlar ve her ne yapıyorsan tam sonuna yaklaşmışken biter. Yani küçük bir 'gelişme' parçasıdır gördüğümüz şey.
Hayatının nasıl başladığını hatırlayan var mı? Ya da nasıl biteceğini bilen? Annenizin karnında nasıl geçti aylar, doğarken neler hissettiniz? Kucağına alıp kimler sevmedi ki sizi? Kaçını hatırlıyorsunuz? Kulağınıza isminizi kim fısıldadı, yürümeye nerede, nasıl başladınız, dilinizden ilk kelimeniz döküldüğünde neler hissettiniz?
Ya da kısaca şöyle soralım, hayatınıza dair hatırlayabildiğiniz en önceki sahne hangisi? Aynı şey ömrünüzün sonu için de geçerli değil mi? Evet şu an bütün duyularınız çalışıyor, algılayabiliyor ve anlamlandırabiliyorsunuz. Peki ama bu hayatınızın nerede, ne şekilde sonlanacağını bilmenizi sağlayabiliyor mu? Tabii ki hayır. Yine rüya için olduğu gibi, hayatımızı da uzun metraj bir film olarak kabul edersek; nasıl başladığı ve nasıl biteceği bilinemeyen bir kesittir, bir nevi fragmandır yaşadığımız. Yani koskocaman bir 'gelişme'dir hayat dediğimiz şey.
Örneğin, birini tanıyor, seviyor, evleniyor, çocuk(lar) kazanıyor; kendinizi, kendinizce kurduğunuz bir ailenin içinde buluyorsunuz. Vaktinizi ya ailenizle, ya da ailenizi ayakta tutacak gücü korumak üzere çalışarak geçiriyorsunuz. Artık kendi öz anneniz bile, karınızdan çocuğunuzdan sonra geliyor. Yani hayatınız mensubu bulunduğunuz aileden ibaret oluyor. Nitekim öncesinde de hayatınız anneniz babanız varsa kardeşinizden oluşan aileden ibaret değil miydi? Pekala 'aile'den, yani çoğul yaşamdan ibaret bu hayat, tam olarak nerede ve nasıl başladı?
Ne annenizin rahmine düşmeden, hayatı yaşamaya dair bir karar verdiniz; ne de eşinizle birlikte yaşamaya dair kararı bir anda verdiniz. İlk anda, aile kurma kararını 'falanca gün verdim, hikaye burada başladı' diyebilirsiniz. Biraz düşününce 'aslında o gün değil şu gün verdim' diyeceksiniz. Daha da düşününce yaşadığınız bir olayın sizin karar vermenize neden olduğunu ileri süreceksiniz. Ama bütün bunlar sizi; eşinizi, eşiniz olmadan evvel gördüğünüz ilk ana kadar götürecek. Ve fakat siz diyeceksiniz ki, 'hayır ben o gün bir şey hissetmiyordum.'
Öyleyse bizi bu hayata bağlayan hissin, tam olarak nerede, nasıl başladığını ve nerede, ne şekilde son bulacağını bilemiyoruz. Ama önü ve sonu bilinmezle çevrili bir zaman dilimini yaşamaya devam ediyoruz; tıpkı rüyalarda olduğu gibi.
Pekala, nasıl ki rüyaları yorumlayamıyor ve anlamlandıramıyor oluşumuzun sebebini, öncesini ve sonrasını yaşamıyor oluşumuza, damdan düşer gibi bir hikayenin ortasında kendimizi buluşumuza bağlıyorsak; hayatımızın da yorumlamasını yapamıyor oluşumuzu, içinden çıkılmaz anlarına anlam veremeyişimizi, hikayemizin aslında nerede başladığını ve nerede biteceğini tam olarak bilemememize bağlamaktan başka yol var mı? Ne yani, gerçeğe dönüştürdüğümüz nice hayallerden, tam sonunu görecekken bir şekilde uyandırılmadık mı ki? Öyleyse hayat dediğimiz bu rüyada, ölümden başka hangi son var ki, öncesinde uyandırılmadan yaşayacağımız?
İçinizden gelen bir şeyi yapmaya niyetlenmişken; sırf sonunda neler olacağını tam olarak ortaya koyamadığınız için, yapacağınız o güzel şey, büyüsünü nasıl da kaybediyor. Görmüyor musunuz?
Ne gerçeklik kazandırmaya çalıştığınız rüyalarınızın, ne de rüyalarınızda yaşattığınız gerçekliğinizin bir sebebi ve sonucu var.Ne en derine inmeye, ne de en sonuna gitmeye kimsenin gücü yokken; bu bir zayıflık değil, insanlığın tabiatıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder